Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) ve Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) gerçekleştirdiği altı aylık adil yargılama hakkı ve dava izleme programı ekiplerinin hazırladığı rapora göre;  Türk mahkemeleri, aleyhinde yalnızca yazılı ve sözlü ifadeler bulunan sanıkları hukuksuz şekilde tutuklu yargılamakla suçlanıyor.

Friedrich Naumann Vakfı desteği ile yürütülen dava izleme projesinde elde edildiği belirtilen verilere göre, ifade özgürlüğü temelli davaların yüzde 38’inde sanıklar uluslararası standartlara aykırı olarak tutuklu yargılanıyor. Bu çalışmada elde edilen bulgular, adli yargılanma hakkının sistematik olarak ihlal edildiğini ve tutuklu yargılanan sanıkların sıklıkla duruşma salonuna fiziken getirilmediğini işaret ediyor.

Çalışmanın bulgularını kamuoyu ile paylaşmak üzere 22 Ocak Salı günü düzenlenen basın toplantısına Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İsveç, İsviçre, Macaristan, Rusya Konsolosluklarından yetkililerin yanı sıra yerli ve yabancı gazeteciler de katıldı.

Basın toplantısının açılış konuşmasında MLSA Eş-Direktörü Barış Altıntaş, MLSA’nın 1 Haziran 2018 ve 31 Aralık 2018 tarihleri arasında 10 farklı ilde 71 ayrı davanın (90 oturumda görülen) 82 duruşmasının izlediği proje kapsamında 30 gözlemci ile çalışıldığını anlattı. İzlenen davalardaki sanıkların yazılı ve sözlü ifadeleri nedeniyle terör suçlarından yargılandığının altını çizdi.

Proje sayesinde Türkiye’de dava izleme konusunda yakın dönemde ilk kez sistematik bir veri ortaya konulduğunu savunan Altıntaş, “Darbe girişimi sonrası ifade özgürlüğüne yönelik baskılar sonucu bu alanda birçok kişiye ifadeleri nedeniyle dava açıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’ye yönelik kararlarından sonra Türkiye’de mahkemelerin gerçekten ne kadar etkin olduğunu gözlemlemek hepimiz için daha büyük önem kazandı. Önümüzdeki yıl devam etmeyi umduğumuz projemizin ana hedefi de buydu,” dedi.

İzlenen duruşmaların hepsinin ifade özgürlüğü ile ilgili olduğunun altını çizen Altıntaş, bunların %76’sının İstanbul’da, %18’inin Kürt nüfusunun yoğun olduğu şehirlerde, %3’ünün İzmir’de, %3’ünün de Ankara’da gerçekleştiğini söyledi.

Rapora Göre Tutuklular Mahkemeye Getirilmiyor

Raporun bulgularını paylaşan MLSA Eş-Direktörü Veysel Ok, davaların %38’inde sanıkların tutuklu olarak yargılandığı belirtti. Tutuklu yargılanan sanıkların bulunduğu duruşmaların %34’ünde ise sanıklar mahkeme salonuna fiziken getirilmediğinin ve bu sanıkların SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) ile savunma vermek durumunda kaldıklarını, hatta bazen SEGBİS’de yaşanan teknik arızalar bahane gösterilerek savunma  yapamadıklarını savundu.

Uygulamanın doğrudanlık ilkesi ve savunma hakkına yönelik ihlal olduğunu söyleyerek bu durumun adil yargılanma hakkını ortadan kaldırdığını iddia eden Ok, “Yargılanan gazeteciler, avukatlar, akademisyenler ve hak savunucularına yönelik suçlamalar ağırlıkla terör suçları ve bu suçlamalara gerekçe olarak çoğunlukla söz, yazı ve sosyal medya paylaşımları gösterilmiştir. Bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 10. maddesine ve AİHM’in içtihatlarına açıkça aykırıdır,” dedi.

Rapora Göre Sanıklar Uzak Şehirlerdeki Hapishanelerde Tutuluyor

Raporun çarpıcı bulgularından biri de sanıklara yöneltilen suçlara dair öne sürülen delillerin niteliği ile ilgili.

İzlenen davalarda gazeteciler, avukatlar, akademisyenler ve siyasetçiler mesleki faaliyetleri nedeniyle yargılanıyordu. Bu davaların %77’sinde sanıkların yazdıkları haberler, köşe yazıları, yaptıkları röportajlar, çektikleri fotoğraflar ile haber kaynaklarıyla yaptıkları görüşmeler delil olarak sunulurken, %24’ünde ise sosyal medya paylaşımları delil olarak gösterildi.

Tutuklu sanıkların olduğu oturumların %40’ında sanıkların tutuklu bulunduğu hapishaneler ile davalarının görüldüğü mahkemeler farklı illerdeydi. Bu durum yetkililer tarafından sanıkların mahkeme salonuna fiziken getirilmemesinin bir nedeni olarak öne sürülüyor.

Adalet Gözlem Projesi, ifade özgürlüğüne dair suçlardan yargılanan sanıkların pek çoğuna terör suçlarının yöneltildiğini iddia ediyor.   Proje kapsamında izlenen 71 ayrı ifade özgürlüğü davasında sanıklara isnat edilen suçların %72’si terör suçlarından oluşuyordu. Bunlardan 35’i terör örgütü propagandası yapmak, 25’i terör örgütü üyeliği, 7’si örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek, 5’i suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve/veya yönetmek, 5’i ise örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekti.

Sanıklara yöneltilen suçların %28’i ise şunlardan oluşuyordu: şerefe karşı suçlar (hakaret, iftira); anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar; Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama; Cumhurbaşkanına hakaret; halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme veya aşağılama; devlet sırlarına karşı suçlar (devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama, gizli kalması gereken bilgileri açıklama).

Raporun devamında yargılama sürecinde yaşanan insan hakları ihlalleri ile ilgili ek hukuki görüşler bildiriliyor.

Haber Kaynağı: Sivil Sayfalar

Raporun tamamı: