“OHAL ve Çalışma Yaşamı: OHAL Emeğe Zararlıdır” başlıklı DİSK raporu, DİSK Genel Merkezinde yapılan basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşıldı. Evrensel Gazetesi’nde yer alan habere göre; DİSK’in 12 Eylül 1980 darbesinin en büyük mağdurlarından olduğunu söyleyen DİSK Genel Başkanı Kani Beko, “Anayasaya ve hukuk devletine karşı işlenmiş en ağır suçlardan biri olan 15 Temmuz darbe girişimini lanetledik ve darbecilerin yargılanmasını istedik. Siyasi ayağın ortaya çıkarılması ve devlet içindeki paralel yapının dağıtılması demokrasi ve hukuk devleti açısından yaşamsal öneme sahiptir” dedi. “OHAL işçilerin haklarının hukuk dışı biçimde gasbedilmesinin bahanesi olmuştur” diyen Beko, DİSK olarak OHAL’in kaldırılmasını talep ettiklerini ifade etti.

DİSK raporunda çeşitli kaynaklardan derlenen “Asgari OHAL bilançosu”na yer verildi. Buna göre, OHAL döneminde, 26 KHK çıkarıldı, 107 kanun KHK ile değiştirildi. 169 bin 13 kişi hakkında adli işlem yapıldı, 50 bin 510’u tutuklandı, 43 bin 404’ü serbest bırakıldı, 48 bin 439 kişi adli kontrol uygulamasıyla serbest bırakıldı. Tutuklananlar arasında 157 gazeteci, 12 milletvekili bulunuyor. 82 belediyeye kayyım atanırken, 85 belediye başkanı tutuklandı.

Raporda OHAL sırasında uyulması zorunlu anayasal ve uluslararası kurallar söz konusu olduğu vurgulanırken, bir yıllık OHAL uygulamasının hiçbir anayasal sınıra uymayan, hiçbir yargısal denetime tabi olmayan bir rejim olduğu ifade edildi. “Hükümet OHAL’in anayasal sınırlarına riayet etmemekte ve ülkeyi her biri birer anayasa hükmünde kararnameye dönüşen KHK’ler ile yönetmektedir. OHAL adı üzerinde olağanüstü ve geçici bir rejimdir ve anayasal ve yasal kısıtlamalara tabidir. OHAL rejiminin sınırları siyasal iktidar tarafından keyfi olarak belirlenemez” denildi.

Bir yıllık OHAL döneminde yayımlanan 26 KHK’nin sadece dördünün TBMM’de görüşülerek yasalaştığı hatırlatılan raporda, yapılan düzenlemelerin önemli bir bölümünün OHAL’in ilan edilme gerekçesiyle ilgisi olmadığı ifade edildi. KHK’ler ile kış lastiği zorunluluğu düzenlemesinden, üniversitelerde rektörlük seçimlerinin kaldırılmasına kadar çeşitli OHAL’le ilgisi olmayan düzenlemeler hatırlatıldı.

OHAL’le birlikte 5 bin 602’si akademisyen olmak üzere 112 bin 863 kamu emekçisi görevinden ihraç edildi. Çalışma izni iptal edilen özel öğretim kurumları çalışan 22 bin 474 kişi eklendiğinde bu 135 bin 337’ye yükseldi. TMSF’ye devredilen şirket ve kuruluşlarda çalışan işçi sayısı 44 bin 888 oldu. İşsiz kalan tahmini gazeteci sayısı ise 2 bin 308. OHAL ve KHK’lere bağlı olarak intihar eden kişi sayısı 36.

İhraç edilen akademisyenlerin bir bölümünü ise barış bildirisi imzacıları oluşturdu. İmzacı 400’e yakın akademisyen görevinden ihraç edildi, işten çıkarıldı, istifa veya emekliliğe zorlanarak üniversitelerden uzaklaştırıldı. Kamu görevinden ihraç edilen akademisyenlerin büyük bölümü KESK’e bağlı Eğitim Sen ve SES’e bağlı sendikaların üyeleri oldu.

Kamuda yaşanan ihraç ve tasfiyeler 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül gibi darbe dönemlerini aştı. Raporda, “12 Eylül döneminde kamu kuruluşlarından 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu kapsamında yaklaşık 5 bin kişinin çıkarıldığı düşünülecek olursa 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşanan tasfiyenin boyutları daha iyi anlaşılabilir” denildi. KHK’lerde yer alan hükme göre kamu görevinden çıkarılanlar bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyecek, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemeyecekler. Bu hüküm sadece kamu görevlilerini değil kamu işçilerini de kapsıyor.