Sokağa çıkma yasaklarında kadınların yaşadıklarına dair rapor hazırlayan GÖÇ-İZ, görüştükleri 480 kadının yüzde 75’inin yaşanan süreçten psiko-sosyal olarak etkilendiğini, bu süreçle birlikte ev içi şiddetin yüzde 31 oranında arttığını açıkladı.

Göç İzleme Derneği (GÖÇ-İZ) Avrupa Birliği desteğiyle yaptığı “Ülke İçinde Yerinden Edilenlerin Sosyal Haklarına Ulaşımının Desteklenmesi” projesi kapsamında, “Sokağa Çıkma Yasakları ve Zorunlu Göç Sürecinde Kadınların Yaşadıkları Hak İhlalleri ve Deneyimleri Raporu”na ilişkin basın toplantısı düzenlendi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nde düzenlenen toplantıda, rapora ilişkin bilgi veren GÖÇ-İZ Eş Başkanı Songül Köse, raporda 2015 ve 2016 yılları arasında ilan edilen sokağa çıkma yasakları döneminde kadınların yaşamış olduğu temel hak ihlallerini işlediklerini belirtti.

Köse, raporun 2018’in Ağustos ayında sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı, Diyarbakır’ın Sur, Mardin’in Nusaybin, Hakkari’nin Yüksekova ilçeleri, Şırnak, Cizre, Silopi ve İdil ile en çok göç alan Van, Mersin ve İstanbul’da eş zamanlı olarak yapılan saha çalışmasında 480 kadınla yapılan görüşmeler sonucu oluşturulduğunu kaydetti.
Sokağa çıkma yasaklarında 500 bin kişinin yerinden edildiğini, 1 milyon 809 bin kişinin dolaylı olarak olaylardan etkilendiğini ifade eden Köse, ilk yasağın başladığı 16 Ağustos 2015 ile 1 Mart 2018’e kadar 11 il ve en az 49 ilçede 299 kez sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinin tespit edildiğini belirtti.

EN ÇOK KADINLAR ETKİLENDİ

Hazırladıkları raporda, sokağa çıkma yasakları döneminde yaşanan can kayıplarını açıklayan Köse, “Bu süreçte tahmini rakamlara göre en az 3 bin 638 kişi yaşanan çatışmalar nedeniyle yaşamını yitirdi” dedi. Yasaklar döneminde birçok hak ihlali yaşandığını kaydeden Köse, savaşın travmatik bir duruma işaret ettiğini, böylesi bir ortamdan ise en çok kadınların etkilendiğini ancak sorunların yükselen militarist söylemlerle perdelendiğini söyledi.

Raporun temel amaçlarından biri 2015-2016 yılında sokağa çıkma ilanları sırasında Kürt illerinde kadınların yaşadıkları şiddet türleri, savaş deneyimleri ve hak ihlalleri arasında ayrım yapmaksızın yaşananları görünür kılmak olduğunu aktaran Köse, savaş ve silahlı çatışmalarda kadına yönelen şiddetin bir savaş taktiği olarak kullanıldığı değerlendirmesinde bulundu.

KADINLARIN UĞRADIĞI HAK İHLALLERİ

Savaş ve çatışmada taciz, tecavüz ve her türlü cinsel şiddetin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nce (UCM) “Savaş suçu” ve “İnsanlığa karşı suç” olarak kabul ettiğini dile getiren Köse, “Türkiye Cumhuriyeti UCM taraf olmasa da, suç tanımı olarak bu süreçte kadın bedeni üzerinde gerçekleştirilen birçok şiddet örneği savaş suçu niteliğindedir” dedi.

Köse şöyle devam etti: “Kadınların yaşadıkları hak ihlallerini sadece cinsel saldırı veya tecavüz üzerinden görünür kılmak eril bir zihniyetin ürünüdür. Bu açıdan değerlendirildiğinde bu çalışmanın en önemli amaçlarında biri de kadınların yaşadıkları bütün hak ihlallerini ve savaş deneyimlerini kapsamlı bir şekilde görünür kılmaktır. Ayrıca, kadınların bu süreçlerde uğradıkları şiddet, maruz kaldıkları zarar ve kayıplar ile yerinden edilme karşısında geliştirdikleri direnişler, hak arama mücadeleleri ve hayatta kalma stratejileri bu çalışmanın temel hedefi oldu.”

‘DEVLETİ SORUMLU TUTUYORLAR’

Yasaklarla başlayan sürecin kadınlar üzerinde telafi edilemeyecek kadar ağır sonuçlarının olduğunu belirten Köse, iyileştirilmesi ve onarıcı adalet mekanizması için acil atılması gereken adımların da olduğu görüldüğünü ifade etti.

Görüşme yapılan 480 kadının tamamının sokağa çıkma yasaklarına ve çatışmalara tanık olmakla birlikte, yaşadıkları deneyimlerinin farklılar görüldüğüne işaret eden Köse, “Kadınların adalet duygusu ve ihlallerin giderileceğine dair inançları yüksek oranda yok olmuştur. Birçok kişi devlet veya devletin herhangi bir kurumu ile sorunların çözülmesi ve mağduriyetlerinin giderilmesi safhasında dahi herhangi bir şekilde muhatap olmak istemediğini ifade etmiştir. Yaşadıkları hak ihlalleri konusunda görevini kötüye kullanan yetkililerden öte doğrudan devleti sorumlu görmektedirler” dedi.

Kadınların mahremiyet ihlaliyle karşılaştıklarının ortaya çıktığını kaydeden Köse, kadınların yüzde 64’ünün ne tür mahremiyetle karşılaştıkları sorusuna cevap vermediğinin altını çizerek, “Bu sonuç gösteriyor ki kadınlar sessizliğe bürünmüştür” sözleriyle değerlendirdi.

‘KADINLARIN YÜZDE 75’İ ETKİLENDİ’

Yaşanan mağduriyetlerin çatışma dönemiyle sınırlı kalmadığını, çatışma sonrası farklı biçimde mağduriyet ve ihlallerin yaşanmasına sebep olduğunu, çatışmalarda ve sonrasında ev içi şiddetin yüzde 31 artmış olduğunu da açıklayan Köse, kalıcı barışın ve uzlaşının sağlanması için mağduriyetlerin onarılmasının önemli olduğunu belirterek, “Bunun için de onarıcı adalet mekanizmasının kurulması, tazminat yasasının çıkarılması ve suçluların yargılanması, geçiş dönemi aracı olarak hakikat komisyonun oluşturulması ve bu komisyona bağlı çeşitli sorunları ele alan alt komisyonların kurulması” önerisinde bulundu.

Köse, araştırmada yer alan kadınların yüzde 75’inin psiko-sosyal olarak yaşanan süreçten etkilendiğine dikkati çekti. Köse, yaşanan psiko-sosyal bozuklukları; kadınlarda korku duygusunun artması, kadınlarda özyıkım düşüncesinin gelişmesi, anne olanların çocuklarıyla bağ kurmakta zorlanması ya da aşırı bağlılık, cinsel isteksizlik, öz bakımında azalma, kendi başına faaliyet yürütememe, güven duygusunda azalma, iletişim bozuklukları, uyku bozukluğu, öfke kontrol bozukluğu ve antidepresan kullanımın artması olarak sıraladı.

EKONOMİDE ÇÖKÜŞ YAŞANDI

Sokağa çıkma yasakları nedeniyle kentlerin büyük ölçüde zarar gördüğünü ve bölgenin ekonomik durumunda büyük gerileme ve çöküş yaşandığını, bölgenin ekonomik geri kalmışlığının kalıcı hale getirildiği tespitine yer veren Köse, göç etmek zorunda bırakılanların geri dönüşlerine izin verilmeyen ailelerin mülksüzleştiğini söyledi.
Ekonomik ve psiko-sosyal durumun iyileştirilmesi için kadınlara psiko-sosyal ve ekonomik desteğin sağlanmasına ilişkin bir dizi öneride bulunan Köse, zorunlu göçün, Kürt sorununu derinleştiren ve büyüten bir süreç olduğunu belirtti.

Köse, tespit ettikleri sorunların anayasal, yasal ve uluslararası hukuk çerçevesinde çözülmesine ilişkin önerilerini de sundu.

(DUVAR)