Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye ve Yunanistan arasındaki dış sınırı, kuzeyde Meriç Bölgesi’nde 203km’lik bir kara sınırından ve güneyde Ege Denizi’nde bulunan deniz sınırından oluşuyor. Bu sınır, Avrupa’da kendine güvenlik ya da daha iyi bir yaşam arayan göçmen ve mülteciler için uzun zamandır önemli geçiş noktalarından biri olmuştur. 2012 yılında burası, AB’nin diğer sınırları ile karşılaştırıldığında en fazla düzensiz geçişin yapıldığı sınır oldu.[2] Buradan geçmeye çalışanların büyük bir çoğunluğu Afganistan ya da Suriye gibi çatışma yaşanan ülkelerden geliyor. Uluslararası Af Örgütü tarafından yürütülen bu araştırma, bu kişilerin Yunanistan yetkilileri tarafından ciddi insan hakları ihlallerine uğradıklarını gösterdi.

Yunanistan, son birkaç yıldır göçmenleri sınırlarının dışında tutabilmek için milyonlarca Euro harcadı. 2012 yılında Türkiye ile arasındaki kara sınırına 10,5 km uzunluğunda tel bir duvar yerleştirdi ve bu bölgeye yaklaşık iki bin sınır güvenlik görevlisi konuşlandırdı. Diğer yandan sığınma başvurularını değerlendirmek için 2011 yılında kurulan yeni bir kurum ancak Haziran 2013’te, yalnızca kısmi olarak çalışmaya başladı.

Devletler, vatandaşları olmayan kişilerin ülkeye giriş ya da ülkede kalışlarını kontrol etme; AB de üye devletlere sınır kontrolü yapabilmeleri için destek sunma yetkisine sahiptir. Ancak Yunanistan’ın Türkiye ile sınırını kontrol ediş şekli ağır insan hakları ihlallerine yol açmaktadır.

Yunanistan hükümeti sadece sınır denetimini arttırarak ve tel bir duvar örerek sınırlarını kapatmaya çalışmamaktadır. Uluslararası Af Örgütü’nün araştırması sınırı geçmeye çalışan kişilerin kimi zaman doğrudan Türkiye’ye geri itildiklerini de göstermektedir. Bu koşullarda Türkiye’ye geri gönderilen kişiler, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Yunanistan’da sığınma başvurusu yapma ya da diğer olası koruma ihtiyaçlarını açıklama imkanından yoksun bırakılmaktadır.

Uluslararası Af Örgütü’nün yaptığı araştırma, ayrıca Yunanistan sınır ve sahil güvenlik görevlileri tarafından gerçekleştirilen bu tür geri itme uygulamalarının insanların hayatını tehlikeye attığını göstermektedir. Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü kişilerin bazıları denize çıkmaya elverişsiz botlar ile denizin ortasında ya da elleri bağlı bir şekilde kara sınırının Türkiye tarafında bırakıldıklarını söylemişlerdir.

Türkiye uluslararası koruma üzerine ilk yasasını kısa bir süre önce onaylamıştır. Avrupa Konseyi üyesi olmayan ülkelerden gelen kişilere ülkede henüz mülteci statüsü verilmemektedir. Türkiye’ye geri yollanan kişilerin alabilecekleri destek oldukça sınırlıdır. Çeşitli insan hakları kurumları ve sivil toplum kuruluşları da Türkiye’de uluslararası korumaya erişim önünde engeller olduğunu ve bireylerin zulme ya da diğer ağır ihlallere uğrama ihtimalleri olan ülkelere geri gönderilme riski içinde olduğunu belirtiyorlar.[3]

Sınırda yakalanan ya da Yunanistan içindeki toplama operasyonları sırasında tespit edilen düzensiz göçmenler, yasaların gerektirdiğinin aksine özgürlüklerinden mahrumiyetin gerekli ya da orantılı olup olmadığı değerlendirilmeden, çoğunlukla kötü koşullarda ve uzun süreler boyunca idari gözetim altında tutulmaktadırlar.

Diğer AB üyesi devletler ise Yunanistan’ın AB sınırlarının bekçisi olarak hareket etmesinden oldukça memnun görünmektedir. Ancak Yunanistan sınırındaki politika ve uygulamalar sadece Yunanistan için değil aynı zamanda bir bütün olarak Avrupa Birliği için de utanç kaynağıdır. Avrupa ülkelerinin bir yandan dışarıda barış için baskı yaparken diğer yandan ülkelerindeki çatışmalardan kaçıp Avrupa’ya sığınmaya çalışan insanlara iltica hakkı tanımaması ve onların hayatlarını tehlikeye atması acı bir ironi olarak karşımızda durmaktadır.

Metin Kaynağı: Madde14.Org