Diyarbakır Valiliğinin emriyle 3 Kasım 2015 tarihinde Silvan’da başlatılan sokağa çıkma yasağının sona erdiği 14 Kasım 2015 günü ilçede yaşananları yerinde gözlemlemek, meydana gelen ihlalleri ve hukuksuzlukları inceleyip tespit etmek ve raporlama yapmak için heyet oluşturup Silvan’a gittik.

8 Ekim 2015 tarihli yine tarafımızca oluşturulmuş raporumuzda uygulanan sokağa çıkma yasağında meydana gelen olayları, yaşanan ihlalleri tespit etmiştik.  3 Kasım-14 Kasım tarihlerinde uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında yaşanan hukuksuzlukları ve ihlalleri tespit ederek, bir önceki sokağa çıkma yasağı ile karşılaştırıp ortaya çıkan sonuçları farklı boyutlarıyla birlikte değerlendirerek kamuoyuyla paylaşıyoruz.

TESPİT VE KANAATLERİMİZ

Operasyonun uygulama şeklinin, görgü tanıklarının aktarımı ve inceleme çalışmaları sonucunda, sivillerin can ve mal güvenliğini tehdit edecek nitelik taşıdığı ve sivil yurttaşların gerçek silahlar kullanılmak suretiyle hedef alındığı tespit edilmiştir. Resmî yetkililerce sıklıkla dillendirilen ”operasyonlar sırasında hiçbir sivil zarar görmemiştir”  iddiasının aksine birçok sivilin zarar gördüğü bazılarının da hayatını kaybettiği tarafımızca tespit edilmiştir.

Operasyon sırasında sivillere ait ev, iş yerleri ve özel araçların, güvenlik görevlilerinin hedef gözetmeksizin rastgele açtığı ateş sonucu kurşunlandığı ve yakılmasına sebebiyet verildiği ayrıca kapıları kırmak suretiyle evlere girdiği yanı sıra bazı evlerdeki yurttaşları da zor kullanarak evden çıkardıkları tespit edilmiştir. Yine girilen evlerde aramalar yaparak ev eşyalarını da tahrip ettikleri gözlemlenmiştir.

Sosyal medyada da sıklıkla paylaşılan ve özel harekât timlerince duvarlara yazılan galiz küfürlerin olduğu, Kürt halkına dönük ırkçı içerikli yazılamalar yasağın uygulandığı mahallelerde tarafımızca gözlemlenmiştir.

Sokaklara kazılan hendeklerin ve kurulan barikatların sivil yaşamını sekteye uğrattığı gibi polisin orantısız ve şiddete dayalı müdahalesinin yanında çatışmalarda sivil kayıplarının kaçınılmaz olacağı objektif sonuçlardan ortaya çıkmıştır. Son iki sokağa çıkma yasağı sırasında meydana gelen olaylar bu yöndeki kanaatimizi güçlendirmiş ve endişelerimizi haklı çıkarmıştır. Özellikle 3-14 Kasım arasında uygulanan yasak sırasında güvenlik güçlerinin hukuk sınırlarını aşarak halkın huzur ve sükûnunu sağlama yükümlülüğünü yerine getirmeyip sivil halkın yaşam hakkını ihlal ettiği tespit edilmiştir.

TALEPLERİMİZ

PKK ve onunla bağlantılı YDG-H tarafından şehir merkezinde çatışmalara giren ve yapılan bombalı tuzaklamalar için sivillerin zarar görmeyeceği tedbirleri almayan, sivil-milis ayrımı yapmayan ve şehrin bir bölümünü ağır silahlarla bombardıman altında tutan güvenlik güçleri, başta yaşam hakkı ihlalleri olmak üzere ilçede yaşanan bütün hak ihlallerinden sorumludurlar.

Devlet yetkililerinin sivil ölüm yaşanmadığına ya da 1-2 sivilin öldüğüne dair açıklamalarının aksine heyetimiz çatışma süresince yaşamını yitirmiş sivilleri tespit etmiştir. Tarafımızdan yapılan sivil ölümlere dair tespitler karşısında devlet yetkililerinin yaşamını yitiren sivilleri görmezden gelen tutumunu sorumsuzluk olarak kabul ediyor, bu sivil ölümler karşısında kamuoyuna açıklama yapmaları gerekmekte olup bu hususta raporlama yapan birçok farklı sivil toplum örgütünün tespitine rağmen gerçeği gizlemeye çalışması nedeniyle kamuoyundan ve yaşamlarını yitirenlerden özür dilemelerini talep ediyoruz.

Çatışmalarda yaşamlarını yitirenler ve yaralananlar ile ilgili derhal adli ve idari süreçler başlatılmalı, operasyonlara katılan emniyet güçlerinin silahlarına el konularak ölü ve yaralıların vücutlarından çıkan mermi çekirdekleri üzerinde balistik inceleme yapılmalı, olaylarda kastı, ihmali ve kusuru olanlar tespit edilerek açığa alınmalı, haklarında adli ve idari süreçler adil ve etkin bir şekilde işletilerek sorumlular cezalandırılmak suretiyle kamu vicdanı tatmin edilmelidir.

Sorumlular hakkında yürütülecek adli ve idari süreçler ile paralel olarak çatışmalarda yaşamlarını yitirenlerin ailelerine ve yaralılara hakkaniyet ölçüleriyle hesaplanacak tazminatlar ödenmelidir. Evleri ve iş yerleri zarar gören vatandaşların zararları da komisyon kurulup belirlenerek tazmin edilmelidir.

Devlet tarafından bu raporumuza konu ve benzer olaylarda sokağa çıkma yasağı yerine farklı tedbirler tercih edilmeli veya sokağa çıkma yasağı istisnai bir tedbir olarak ilana sebebiyet veren olaylarla ölçülü ve orantılı bir şekilde tercih edilmelidir.

İlgili bakanlıklar tarafından uzman kişilerden oluşan bir heyet oluşturularak derneğimizin ve diğer sivil toplum kuruluşlarının olaylarla ilgili inceleme ve araştırma raporlarında yer alan ve kamuoyuna yansıyan iddialar ile ilgili kapsamlı bir araştırma yapılmasını, sokağa çıkma yasağı boyunca operasyon emrini veren ve operasyona katılan güvenlik görevlilerini dinlemesini, otopsi raporları, balistik inceleme raporları, tanık ve mağdur beyanlarını toplayarak olayda sorumluların bulunmasını ve yasal süreçlerin işletilmesine dönük araştırma yaparak kamuoyunu bilgilendirmesini talep ediyoruz.

Anayasa’nın belli başlı bazı maddelerince de sabittir ki;

  • Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılamak.
  • Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek
  • Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılamak

suçtur.

Bu bağlamdan hareketle Silvan’da gözlemler yaptığımız sırada güvenlik güçlerince duvarlara yazılan galiz küfürlerin, ırkçı söylemler barındıran sözlerin kim veya kimler tarafından yazıldığı ortaya çıkarılmalı ve sorumluları hakkında soruşturma başlatılarak suçun gerektirdiği yaptırım neyse hayata geçirilmelidir.

Türk Milli Eğitiminin Temel İlkelerine göre Eğitim Hakkı tüm ilköğretim çağındaki öğrencilerin temel hakkıdır. 8. Sınıfta öğrenim gören ve 25-26 Kasım tarihlerinde TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) sınavına girecek olan öğrencilerin çatışmalı süreçten doğrudan etkilenmesi ve eğitim haklarının engellenmesi sebebiyle yaşıtlarıyla ortak sınava girmelerinin adil olmayacağını ve bu yüzden Silvan genelinde TEOG sınavının 12-13 Aralık tarihlerinde yapılacak Mazeret Sınavına eş olarak yapılmasını talep ediyoruz.

Son olarak;

Taraflar arasında 2013’ten itibaren başlayan ve iki yıl kadar devam ede gelen adına ”çözüm süreci” denen toplumsal barış olgusunun Dolmabahçe Mutabakatı’yla perçinlenerek yasal bir düzlem üzerine oturacağı ümidini taşımışken sebebi veya müsebbibinin ne ya da kim olduğuna bakılmaksızın tekrardan hayata geçirilmesi özlenen toplumsal barış sürecinin yeniden tesis edeceği muhakkaktır. Bu anlamda yeniden masaya dönülerek Türkiye’nin sivil dinamiklerini de işe koşmak suretiyle ve iyice planlanıp hazırlanmış bir süreç çatışmaları ortadan kaldırmaya muktedir olacaktır kanaatindeyiz. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi büyük ölçüde siyasal iktidara /devlete düşmektedir.

Şunları da belirtmekte fayda görmekteyiz ki Öz Yönetim taleplerinin meşruiyetine gölge düşüren uygulama ve eylemlerden de derhal vazgeçilmelidir. Yukarıda da ifade edildiği üzere sokaklara kazılan hendekler, kurulan barikatlar bahsi geçen özerklik taleplerinin hayata geçirilmek istenmesindeki yol ve yöntemlerden olamaz. Bununla birlikte bu tür eylemler sivil yaşamı sadece zorlaştırmayacak meydana gelen yaralanma ve can kayıplarının da artışına zemin hazırlayacaktır.

Hakkın büyüğü küçüğü olmaz ilkesi gereği verilen zararların ivedilikle karşılanması ve etkin bir soruşturmanın yürütülerek iş bu olaylara sebep olan kişi, grup ve personellerin tespiti ile yargı önüne çıkarılması zararları karşılamaz ise de toplumdaki adalet duygusunu bir nebze olsun perçinleyecektir.

*NOT: Mazlumder içinde, 2015 yılında başlayan çatışma dönemindeki hak ihlallerinin raporlanması konusunda görüş ayrılıkları ortaya çıkmış, nihayetinde dernek, mahkeme tarafından atanan 3 kişilik kayım heyeti eliyle Olağanüstü Kongre’ye götürülmüş ve 24 şubesinin 16’sı kapatılmıştır. Kürt illerindeki 12 şubenin de içinde yer aldığı bu 16 şubenin kapatılmasıyla birlikte, son 5 yılda hazırlanan raporların altında imzası olan üyelerin birçoğu dernek üyeliğinden uzaklaştırılmıştır. Mazlumder’den uzaklaştırılan üyeler, çalışmalarını HAK İNİSİYATİFİ ismiyle sürdürmektedirler. Bu sebeple son beş yılın önemli raporları Mazlumder ve HAK İNİSİYATİFİ kategorilerinin her ikisi altında gösterilecektir.

 

Raporun tamamı :