HAK İnisiyatifi Derneği’nin Furkan Vakfı’na yönelik operasyon ve Alparslan Kuytul’un tutukluluk süreci hakkında hazırladığı rapor kamuoyu ile paylaşıldı.

30 Ocak 2018 tarihinde Adana merkezli Furkan Vakfı ve vakıf üyelerinin evlerine polis baskınları düzenlenmiş ve Vakfın başkanı Alparslan Kuytul ile birlikte 20 kişi gözaltına alınmıştı. Bazı vakıf üyeleri ve Alparslan Kuytul’un tutuklandığı soruşturma kapsamında 7 Mayıs’ta yapılan ikinci operasyonda gözaltına alınan 23 kişi ile birlikte toplam yargılananların sayısı 43 oldu. Bunlardan 9 kişi tutuklu yargılanırken, geri kalanlar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Daha sonra 6 kişinin daha serbest bırakıldığı davada bugün itibariyle 3 kişi tutuklu bulunuyor.

Hak İnisiyatifi Derneği, “operasyonun gerekçesinin tartışmalı olması ile beraber sonrasında vakıf gönüllülerinin bazı baskılara maruz kaldığı ve tutuklanan Alparslan Kuytul’un cezaevinde tutukluluk koşullarındaki olağan haklarını kullanamadığı” yönündeki iddiaları araştırmak üzere bir rapor hazırladı.

Rapor için halen Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Alparslan Kuytul’un yanı sıra, Furkan Vakfı gönüllülerinden Muhammed Çopur ve Kuytul’un avukatlığını üstlenen Av. Adem Tural ile yapılan görüşmelerde dile getirilen iddialar araştırılarak ihlal edilen hakların hangileri olduğu paylaşıldı. Raporda, Furkan Vakfı grubuna yönelik yasaklama ve ihlallerin 2014 yılında başladığı şu ifadelerle yer aldı: “OHAL döneminde haklar kısıtlanabilir, ancak bu kısıtlama hakkın özüne dokunacak ve kullanımını imkânsız kılacak şekilde olamaz. Alparslan Kuytul’un, Mayıs 2014 tarihinden başlayarak operasyon tarihine kadar iptal edilen konferans ve çalışmaları, toplantı ve gösteri hakkının ihlali niteliğindedir.”

“ilk günden beri tecritte tutuluyorum”

“Hedef alınmamızın sebebi tevhidi anlatıyor olmamız ve hükümetin bazı icraatlarını bir hoca olarak eleştiriyor olmamız.” diyen Alparslan Kuytul, rapora yansıyan ifadelerinde yaşadığı mağduriyetleri şöyle anlatıyor: “Bolu Cezaevinde [10 aydır] üç kişilik odada tek başına, tecritte tutuluyorum. İlk iki ay hiçbir sosyal ve sportif faaliyetime müsaade edilmedi. Televizyon verilmedi. 64 gün sonra televizyon verdiler. Sosyal faaliyet olarak da FETÖ sanığı bir polisle haftada iki saat sohbete çıkardılar. Bu durum böyle iki üç ay devam etti, sonra haftada bir saat spora izin verildi. 16 Ağustos 2018’den itibaren sohbet kaldırıldı, ayda üç kez olan spor iki ayda üç defaya indirildi, o da tek başına çıkmak şartıyla. Maksatları kimseyle görüştürmeyip aşağılamak. Bu nedenle bu şekildeki spor hakkını da kullanmadım.

Eşime ve çocuklarıma yazdığım mektuplar yerine ulaştırılmadı. Bir defasında arkadaşlarıma yazdığım ve Furkan Vakfının yayını olan Furkan Nesli Dergisinde yayınlanmasını istediğim mektup sakıncalı bulunarak gönderilmedi. İnfaz Hâkimliğine müracaat ederek mektupta bir sakınca olmadığı kararı verildi, karara Savcılık itiraz etti, itirazı inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi yine beni haklı buldu. Ancak mektup yine gönderilemedi, çünkü faili meçhul bir şekilde kayboldu. Israrlı talepler sonucu fotokopisine ulaşıp bu defa iadeli taahhütlü olarak gönderdim, böylece iki ay sonra yerine ulaştı.

Cezaevinde üç kişilik koğuşta tek başına kalmak, sosyal ve sportif aktivitelerden yararlanmamakla ilgili olarak, … müracaatlarım oldu, ancak bu başvuruların hiç birisinden sonuç alamadım. Cezaevleri Genel Müdürlüğü başvuruya verdiği cevabi yazıda kendilerinin bir talimatının olmadığını belirtmişse de cezaevi yöneticilerine bu durum sorulduğunda ‘onlar öyle söylerler, ancak bize kendileri böyle talimat veriyorlar’ şeklinde cevap verdiler. Yazılı talimatı görmek istediğimizde önce ‘gizli’ denildi, sonra da şifahi emir verildi denildi.”

“şahıs evleri mühürlendi, kapısında polis bekleyen vakıf binasını hırsızlar soydu”

Raporda vakıf yöneticilerinin de ifadelerine yer verildi. Operasyondaki gizlilik kararı sebebiyle vakıf mensupları ve avukatlara dahi bilgi verilmezken Akit ve Milliyet gibi yayın organlarına bilgi sızdırıldığını aktaran yetkililer, daha ne olduğu anlaşılmadan vakfın faaliyetlerinin valilik tarafından durdurulduğunu paylaştılar. Bütün bunların Furkan Vakfı üyeleri ve kamuoyuna korku yaymayı amaçladığını söyleyen yetkililer şu ifadeleri kullandı: “Tüm bunlar yaşanırken olaylara bir skandal daha eklendi ve baskın yapılarak eşleri gözaltına alınmış Furkan Vakfı mensuplarının evleri ‘vakfa ait temsilcilik’ denilerek mühürlenmeye başlandı. Evi mühürlenen aile video çekimi ile olayı sosyal medyaya taşıdı. Olayın sosyal medyada ses getirmesi üzerine yetkililer durumun yanlışlıkla olduğunu bildirerek özür dilediler.

Kayyım yönetiminde olan ve Emniyetin kapısında nöbet tuttuğu Furkan Vakfı’nda büyük bir hırsızlık olayı yaşandı ve yaklaşık 200 bin TL’lik dijital malzeme (Laptop, hard disk, LCD TV vb.) çalındı. Vakıfta kişisel eşyası (Laptop, hard disk vb.) kalmış olan Vakıf gönüllüleri, aylar öncesinden kayyıma dilekçe ile başvurarak eşyalarını talep etmişler ancak bir sonuç alamamışlardı. Yaşanan bu hırsızlık olayı ile o kişilerin de bütün eşyalarının çalınmış olduğu öğrenildi. Vakıf yönetimi ve mağdur şahıslar kayyım ve emniyet görevlileri hakkında görevlerini ihmal ettikleri sebebiyle suç duyurusunda bulundular.”

“tutukluluk aşaması cezaya dönüştürülmüş durumda”

Alparslan Kuytul’un avukatı Adem Tural da kendisiyle yapılan görüşmede müvekkilinin Bolu’ya nakledilmesinin iyi niyetli olmadığı görüşünü paylaşarak, Kuytul’un hapishanedeki haklarından yararlandırılmadığı ile ilgili şunları söyledi: “Bakanlık kurumunun Alparslan Kuytul ile ilgili şifahi talimat niçin verdiğini, henüz yargılama aşamasında olan ve masumiyet karinesi gereği, suçsuzluğu esas alınarak muamele edilmesi gereken bir tutukluya niçin, psikolog görüşmesi dışında vaiz görüşmesi dahil bütün görüşlerin yasaklandığını anlayabilmiş değiliz. Henüz tutukluluk aşamasında, tutulma koşullarının cezaya dönüştürüldüğü bir durumun söz konusu olduğu anlaşılmaktadır.”

Kuytul’un tutuklu yargılanması için somut delillerin olmamasına rağmen 10 aydan fazla tek başına bir koğuşta tutulması raporda şu ifadelerle eleştirildi: “Muhalif konuşmaları olan Alparslan Kuytul’un kaçma ve delilleri karartma tehlikesini gösteren somut bir delil yok iken tutuklanması ve suçlamaya gerekçe yapılarak 10 ayı aşkın zamandır tek başına bir koğuşta tecrit halinde tutulması, amacın meşru olması ve demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olma koşullarının da ihlalidir.”

Rapordaki diğer tespit ve eleştirilerden bazıları şöyle:

  • “Alparslan Kuytul’un halen yargılaması devam etmektedir, bu aşamada devletin sorumluluğu, özgürlüğünden mahrum bıraktığı vatandaşının tutukluluk koşullarını bir cezalandırmaya dönüştürmemektir. Terör ile suçlanmak, şahsı terör suçlusu yapmaz ve mahkûmiyeti kesinleşmiş bir suçluya uygulanan muamelenin uygulanmasını gerektirmez. Hiçbir somut delil olmadan, Alparslan Kuytul’un terör zanlısı ve tehlikeli olduğundan bahisle, yapılan hücre uygulaması, masumiyet karinesinin açık ihlali olmaktadır. Yine, sosyal bir varlık olarak yaratılan insanın tabiatına zıt şekilde, tecride tabi kılınması yanlıştır. Alparslan Kuytul’un diğer tutuklularla görüşünün ciddi şekilde kısıtlanması da, bu bağlamda masumiyet karinesinin ihlalidir.
  • Barışçıl gösteri temel bir haktır. Furkan Vakfı üye ve gönüllülerinin, Alparslan Kuytul’un tahliyesini talep eden ve dile getiren, genellikle “Alparslan Kuytul’a özgürlük” yazılı kaşkolları ile yürümelerinin ve araç konvoylarının, mahkeme önünde beklemelerinin engellenmesi ve bir kısmında yapılan gözaltı uygulamaları, demokratik bir toplumun gerekliliklerinden olan barışçıl gösteri hakkının ihlali olmaktadır.
  • 24 yıldan beri faaliyetine devam eden resmi bir vakfın yetkililerinin, sabahın erken saatlerinde, çok kalabalık silahlı güvenlik güçlerinin baskını ile gözaltına alınması, arama yapılması ve Vakfın kapatılmasında uygulanan yöntem, bu kapamanın Vakfın altındaki kitapçı dükkanının mühürlenmesine kadar vardırılması, Vakfın üye ve gönüllülerinden bir kısmının, kendi şahsi meskenlerinin de mühürlenebilmesi uygulamalarında, müdahalenin gerekli ve ölçülü olma kıstaslarının ihlal edildiği gözlemlenmiştir.
  • Tutukluluk, sanığın kaçma ve delilleri karartma tehlikesine karşı istisnai bir tedbir iken, ne yazık ki, son dönemde yoğun tutuklama uygulaması ile bir cezalandırma yöntemine dönüşmüştür. Alparslan Kuytul’un hangi somut delillerden dolayı kaçma tehlikesi olduğu düşünülmekte ve şimdiye kadar toplanamayan hangi kanıtları yok edeceği varsayılmaktadır? Uzun tutukluluk süresi, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlalidir.”

Kaynak: Sivil Sayfalar