İnsan Hakları Okulu’nun OHAL döneminde Türkiye’de Akademik Özgürlükler Raporu kamuoyuyla paylaşıldı. Rapor, Türkiye’de akademik özgürlüğün sınırları, imkanları ve sıkıntıları bağlamında saha araştırmasına odaklanıyor.

Dünyada ve Türkiye’de akademik özgürlüğün sınırları, imkanları ve sıkıntıları bağlamında saha araştırmasına odaklanan raporu İnan Özdemir Taştan ve Aydın Ördek kaleme aldı.

Araştırmayla “Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihindeki askeri darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde, öncesine nazaran yüksek öğretim alanında akademik özgürlüklerin ne düzeyde ihlal edildiğinin, sınırlandığının, engellendiğinin tespit edilmesi” amaçlandı.

Raporun Önsöz bölümünde şu ifadeler yer aldı:

“Türkiye’de yaklaşık 20 yıldır süren tek parti iktidarının ilk beş yılından sonra yaşanmaya başlanan siyasi çalkantılar, 2016 Temmuz’unda yaşanan darbe girişimi ve sonrasında ilan edilip iki yıl içinde topluma kanıksatılan olağanüstü hal ile doruğuna ulaşmıştır. Darbe girişimi öncesi ve sonrasında yaşanan siyasal bunalımın dışa vurduğu başlıca alanlardan biri de yüksek öğretimdir.

Bu dönemde Türkiye’de yüksek öğretim alanında akademik özgürlüklerin ne düzeyde ihlal edildiğinin, sınırlandığının, engellendiğinin tespit edilmesi söz konusu nedenlerle hayatiyet arz etmektedir. Özgür ve özgürleştirici, dolayısıyla hak temelli bir yüksek öğretim sistemine kılavuzluk etmesi için, bir kriz anı olarak görülebilecek darbe girişimi civarında akademik özerklik ve özgürlüklerin ne durumda olduğunun tespit edilmesi yürütülen çalışmanın başlıca motivasyonudur.”


*Akademisyenlere Göre OHAL Döneminin Akademik Özgürlükleri Etkileyen En Temel
Uygulamaları veya Sonuçları

“OHAL’i tartışmayı hedefleyen etkinlikler engellendi”

2018 yılının ikinci yarısında Türkiye çapında 13 ilde yürütülen araştırmada öne çıkan bazı noktalar şöyle:

  • Araştırma bulgularına göre OHAL’in akademik özgürlüklere ilişkin en belirgin etkisi, oto-sansürü arttırmış olmasıdır. Oto-sansür akademik alanın her boyutuna (derslere, araştırmalara, yayınlara ve konferans gibi akademik etkinliklere) yayılmış durumdadır. Akademisyenler her tür akademik faaliyette oto-sansür uygulamak zorunda kalmaktadır. Bu anlamıyla akademi özgür değildir.
  • Akademisyenlerin araştırma faaliyetlerinin ve projelerinin, kendilerine uyguladıkları oto-sansürün yanı sıra, siyasal ve ideolojik gerekçelerle yöneticiler tarafından engellendiği tespit edilmiştir. Akademisyenler OHAL’de istedikleri konularda araştırmalar yürütemediklerini, tez yönetirken oto-sansüre başvurduklarını, hissettikleri baskı nedeniyle çalışma konularını değiştirdiklerini ifade etmişlerdir.
  • OHAL döneminde başta “hassas veya sakıncalı olduğu varsayılan” konuları ele alanlar olmak üzere, kimi akademik etkinlikler sınırlanmış veya tamamen engellenmiştir. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri üniversitelerde OHAL’i tartışmayı hedefleyen etkinliklerin engellenmesidir.

Öğrenci ve meslektaş ihbarı kaygısı

  • OHAL öncesini de kapsayan gittikçe sertleşen siyasal iklim en başta akademisyenlerin kürsü özgürlüğünü kısıtlamıştır. OHAL öncesinde ve sonrasında yaygınlaşan öğrenci ihbarları kürsü özgürlüğünün önündeki birincil engellerden biri halini almıştır. Öyle ki söz konusu ihbarlar, akademisyenin derslerde diğer öğrencilerin ifadelerinden sorumlu tutulmalarına kadar vardırılmıştır.
  • Araştırmanın başka bir önemli bulgusu, yaygın ihbarcılığın, yöneticilerle açılan soruşturmaların ve KHK ile kamu hizmetinden ihraçların akademisyenler için yarattığı güvensiz ortam ve yalnızlaşmadır. Akademisyenler meslektaşlarına güvenemez olduklarını ifade etmişlerdir.
  • Ermeni Meselesi, Kürt Meselesi, etnik kimlikler, cinsel kimlikler, din, hükümet eleştirisi veya OHAL’in kendisi akademinin tabu konularıdır. Bu konuları resmi ideoloji doğrultusunda çalışmayan akademisyenlerin, idari ve adli soruşturmaya, toplumsal, yerel ve siyasal baskıya uğrayacaklarına, öğrencileri tarafından ihbar edileceklerine, akademik yükselmelerinin engelleneceğine ilişkin kaygılara sahip oldukları tespit edilmiştir.
  • Araştırmayla akademisyenlerin siyasi fikirleri ve akademik çalışmaları nedeniyle kendilerini tehdit altında hissettikleri tespit edilmiştir. Bu çerçevede OHAL öncesinde ve sonrasında Barış Bildirisi imzacısı akademisyenlerin karşı karşıya kaldığı soruşturma, tehdit ve ihraçlar akademi için büyük bir korku ve baskı kaynağı olmuştur. (AÖ)

Kaynak: Bianet

Raporun tamamı: