Eşit Haklar İçin İzleme Derneği tarafından yapılan ayrımcılık araştırması, farklı ayrımcılık türlerinden yakınan grupların göçmenler, Kürtler ve LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, transgender, interseks) bireylere karşı ayrımcılık algısında birleştiğini ortaya koydu.

Araştırmaya göre mütedeyyin-milliyetçi kesim hala ayrımcılık görmekten yakınıyor. Bu grup ayrıca muhaliflerin siyasi fikirleri nedeniyle ayrımcılık görmesini ‘geçmişin telafisi olarak’ görüyor ve haklı buluyor.

Evlerinde Türkçe konuşmayanların Türkçe konuşanlara göre ayrımcılık algılarının daha yüksek olduğunu ortaya koyan araştırmaya göre, zihinsel engellilere yönelik ayrımcılık da yüksek oranda haklı görülüyor.

Araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından biri de kadına yönelik herhangi bir ayrımcılık yaşanmadığına dönük güçlü bir kanaate sahip kalabalık bir kesimin bulunması.

Ayrımcılık toplumsal değerler sistemine gömülü

Türkiye’de Ayrımcılık Algısı Türleri-Failleri- Boyutları başlıklı araştırma, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği tarafından yürütülen İnsan Haklarına Eşit Erişim İçin Kampanya Projesi kapsamında akademisyenler Cem Özatalay ve Seçil Doğuş tarafından yapıldı. Araştırmada, ‘gayrimeşru bir kriterin uygulanmasına dayalı yapılan eşitsiz muamele’ olarak tanımlanan ayrımcılığın, Türkiye’de toplumsal değerler sistemine gömülü bir biçimde varlığını sürdürdüğüne işaret edildi.

Türkiye genelini temsil eden 26 ilde 1064 kişiyle yapılan araştırma sonunda elde edilen bulgular ve bazı sonuçlar şöyle:

* Yüzde 23,1’lik bir grup Türkiye’de ayrımcılığın çok yaygın biçimde yaşandığını, yüzde 46.8 kısmen yaygın olduğunu düşünüyor. Ayrımcılığın yaygın olmadığını ya da az yaygın olduğunu düşünenler yüzde 30.3’lük bir kesimi oluşturuyor.

* Gelir düzeyi yüksek olan kişilerde ayrımcılığın yaygınlığına dair algı zayıf, gelir düzeyi düşük olan kişilerde ise yüksek çıktı. Ayrıca lise ve üniversite düzeyinde eğitim alanlarda ayrımcılığın yaygınlığına dair algı daha fazlayken, eğitim düzeyi daha düşük olanlarda ayrımcılığın yaygın olmadığı kanaati yaygın.

* Sünni Müslüman olmadığını beyan edenlerin yüzde 54’ü, Sünni Müslüman olduğunu beyan edenlerin ise yüzde 40’ı ayrımcılığın az yaygın olduğu algısına sahip.

* Katılımcıların yüzde 25’i etnik kökene dayalı ayrımcılığın ‘çok’, yüzde 25’lik bir diğer kesim ‘bazen’ yaşandığını belirtti. Katılımcıların yüzde 49’u etnik köken ayrımcılığının ya nadiren yaşandığını ya da hiç yaşanmadığını söyledi.

* Katılımcıların yüzde 27’si dini inanca bağlı ayrımcılığın ‘her zaman’ ya da ‘çoğunlukla’, yüzde 21’i ‘bazen’ yaşandığını düşünüyor. Yüzde 52 ise bu tür ayrımcılığın ya nadiren ya da hiç yaşanmadığını savunuyor.

* Mültecilere ve göçmenlere yönelik ayrımcılığın hiç yaşanmadığını ya da nadiren yaşandığını söyleyenlerin oranı yüzde 35,52 iken ‘çoğunlukla’ ve ‘her zaman’ yaşanır diyenlerin oranı 36 çıktı. Bu tür ayrımcılığın ‘bazen’ yaşandığını düşünenlerin oranı ise yüzde 26 oldu.

“Sizce Türkiye’de cinsiyete dayalı ayrımcılık yaşanıyor mu?” sorusuna yüzde 42 hiçbir zaman, yüzde 10 ‘nadiren’, yüzde 15 bazen, yüzde 12 çoğunlukla ve yüzde 22 ‘her zaman’ yanıtını verdi. Yani kadına yönelik herhangi bir ayrımcılık yaşanmadığına dönük güçlü bir kanaate sahip kalabalık bir kesim bulunuyor. Odak grup toplantılarında da iş hayatında kadınlara ayrımcılık yapılması bir yana kadınlara öncelik verildiğini, erkeklere ayrımcılık yapıldığını ileri süren görüşler de kadınların büyük kısmı tarafından itiraz görmedi.

“Cinsel yönelime – cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılık yaşanıyor mu?” sorusuna yüzde 32 ‘hiçbir zaman’, yüzde 14 ‘nadiren’, yüzde 18 ‘bazen’, yüzde 13 ‘çoğunlukla’, yüzde 23 ‘her zaman’ yanıtını verdi.

“Siyasi görüşe dair ayrımcılık yaşanıyor mu?” sorusuna katılımcıların yüzde 27 ‘hiçbir zaman’, yüzde 10 ‘nadiren’, yüzde 21 ‘bazen’, yüzde 18 ‘çoğunlukla’, yüzde 24 ‘her zaman’ dedi.

“Evinizi kime kiralamazsınız?” sorusuna verilen yanıtlarda da mülteciler ve göçmenler ile LGBTİ bireyler aynı oranda öne çıktı. Gerekçe olarak da “Eve zarar verirler”“Mahalleye giren çıkan belli olmaz”“Ahlaksızlık alış başını yürür” gibi ifadeler kullanıldı.

Mülteciye ayrımcılık haklı bulunuyor

Katılımcıların yüzde 76’sı cinsiyet, 66.7’si 25 yaşından genç olmak, yüzde 66.2’si fiziksel engellilik, yüzde 63’ü inanç, yüzde 62’si etnik kimlik, yüzde 61.6’sı 50 yaşını geçmiş olmak, yüzde 59’u siyasi görüş, yüzde 53’ü cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, yüzde 49’u zihinsel engellilik, yüzde 32’si ise mültecilik ve göçmenlikle ilgili ayrımcılığı yaşamın hiçbir alanında hoşgörü ile karşılamadıklarını belirtti.

Buna karşın katılımcıların yüzde 10’u mültecilik ve göçmenliğin, yüzde 5.7’si siyasi görüşün, yüzde 5.3’ü etnik kimliğin, yüzde 3.6’sı cinsel yönelim/kimliğin, yüzde 1.4’ü 25 yaşından genç olmanın, yüzde 1.3’ü fiziksel engelli olmanın, yüzde 1.3’ü zihinsel engelli olmanın, yüzde 1.3’ü 50 yaşından büyük olmanın, yüzde 1.2’si ise cinsiyete karşı ayrımcılığın ‘yaşamın her alanında hoşgörüyle karşılanması gerektiğini’ söyledi.

Ayrımcılığın en fazla kabul edilmediği alanlar

Katılımcıların yüzde 73’ü sağlık alanında, yüzde 56’sı kolluk güçlerinin, yüzde 54’ü eğitim alanında, yüzde 51’i adliye ve emniyette, yüzde 47’si düşük ücretle çalıştırma, yüzde 47’si ev kiralarken, yüzde 42’si işe almama, yüzde 41’i ise kredi başvurusunun reddinde ayrımcılık yapılmasının asla kabul edilemez olduğunu belirtti.

Buna göre devletten alınan hizmetlerle doğrudan ilgili olan alanlardaki ayrımcılık daha az kabul edilebilir bulunurken sivil hayat ve özel sektörle ilgili alanlarda ise ayrımcılığa daha fazla hoşgörüyle yaklaşılabiliyor.

*Mülteciler söz konusu olduğunda ayrımcı tutumlara karşı hoşgörü belirgin biçimde artıyor.

*Zihinsel engellilere ve cinsel yönelime dayalı ayrımcılık yaşamın belli alanlarında (iş, komşuluk vs.) genel ortalamadan daha fazla hoş görülebiliyor. Yani belli alanlarda zihinsel engellilerin ayrımcılığa maruz kalması doğal ya da bir gereklilik olarak görülüyor.

Dindarlar hala ‘ayrımcılıktan’ şikayetçi

*Ülkedeki ve dünyadaki siyasi kutuplaşmadan ve iktidar partisinin bu kutuplaşma içinde ayrımcılık söylemine yaygın biçimde başvurmasından ötürü mütedeyyin kesimde güçlü bir ayrımcılık algısı mevcut. Muhalefet partilerine yakın katılımcılarda ise ortak olarak siyasi ayrımcılık yapıldığı dile getiriliyor.

*Başörtülülere ve Müslümanlara yönelik ayrımcılığa dair farkındalığı yüksek olan grupla, özellikle kamuda yapılan siyasi ayrımcılığa dair farkındalığı yüksek olan grubun, konu Kürtlere, Suriyeli mültecilere, LGBTİ bireylere geldiğinde ayrımcı dilde bir anda ortaklaşabildikleri görülüyor.

Araştırma siyasi ayrımcılığın haklı bir temeli olduğunu düşünen bir kesimin var olduğuna işaret ediyor. Yani siyasi ayrımcılık olarak açığa çıkan klientalizmi (kayırmacılığı) eskiden yapılmış bir ayrımcılığı telafi etme haklı çabası olarak gören bir grup söz konusu. Özellikle mütedeyyin-milliyetçi kesimlerde bu yaklaşımın daha fazla ağır bastığı görülüyor. Mütedeyyin-milliyetçi olmayan, dolayısıyla da şimdiki Hükumetle ve Sarayla herhangi bir bağı olmayan kesimlerde ise siyasi ayrımcılığın haksızlığına dair güçlü bir kanaat söz konusu.

 ‘Kendine Müslüman olma hali’

‘Benmerkezci Ayrımcılık Algısı’, Türkiye toplumunda çok yaygın olarak görülüyor. Kendisine zarar verdiğini düşündüğü konularda ayrımcılık konusunda çok duyarlı olup, kendisini doğrudan ilgilendirmediğini düşündüğü ayrımcılıklara karşı duyarsız olma tutumunu ifade ediyor. Bir tür ‘kendine Müslüman’ olma hali… Bu belirli ayrımcılık pratiklerini aktif ya da pasif olarak desteklemeyi beraberinde getirebiliyor.”

Haber Kaynağı: Diken

Raporun tamamı: