Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü (DİSA) eğitimde toplumsal cinsiyet eşitsizliğini değerlendirdiği “Toplumsal Cinsiyet, Eğitim ve Anadili” raporunda eşitsizliklerin sürekli olarak yeniden üretilmesinde temel mekanizmalardan birinin eğitimde kullanılan dil olduğunu belirtirken, anadili eğitim dilinden farklı olan kız çocukları ve kadınların daha fazla ayrımcılığa uğradığının altını çiziyor.

Eğitimde toplumsal cinsiyet eştsizliğine dair kuramsal yaklaşımlar ve dünya öreneklerinin ele alındığı ve Türkiye’deki durumla kjarşılaştırıldığı rapordan satırbaşları şöyle:

* Egemen dilleri sosyal, siyasal ve ekonomik hayatta kullanabilmek açısından kadınların sahip olduğu imkânlar erkeklere göre çok daha az.

* Öğrenciler egemenlerin dilini bilse de çoğu zaman farklı bir aksanla konuştuğu için yine ayrımcılığa ve dışlanmaya uğrayabiliyor.

* Kız çocuklarının eğitim erişimi oğlan çocuklarına göre daha az olmasının yanı sıra, eğitimin içeriği ve okul kültürü de eşitsizliğin yeniden üretilmesinde rol oynuyor. Yazılı ve görsel malzemelerde kadınlar ev ve annelik rolleri bağlamında ve edilgen konumlarda yer alırken erkekler evin dışındaki alanlarda ve etkin konumlarda yer alması ve öğretmenlerin geleneksel cinsiyet rollerini içselleştirmiş olmaları buna örnek gösterilebilir.

Eğitimde eşitsizlik sadece eğitime erişimle kısıtlı değil

* Türkiye’de eğitimde toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri konusu daha çok kız çocuklarında okumaz-yazmazlığın ortadan kaldırılması ve okullulaşma oranlarının artırılması bağlamında ele alınıyor ama eşitsizliğin sosyo-ekonomik ve politik boyutları göz önüne alınmıyor.

* Kampanyalar, özellikle bazı bölgelerde kız çocuklarının okullulaşma oranlarının kısmen yükseltilmesini sağlasa da, eğitim hakkı önündeki güç ve iktidar ilişkilerini sorunsallaştırmıyor ve resmi eğitim sisteminin cinsiyetçi karakterini değiştirici etkide bulunmuyor.

* Düzenlenen kampanyalar Kürt illerini ya da Kürtlerin yoğun olarak göç ettikleri batı illerini kapsıyor.

* Bu öğrencilerin okula gönderilmeyişinin sebeplerin başında kültürel özellikler ve aile yapısının geldiği vurgulanırken kampanya tanıtımları, Kürt kız çocuklarının okula gitmeleri için devlet kurumlarının kendilerine biçtiği esas rollerin başında, bu kızlara Türkçe öğretilmesi olduğu görünüyor.

* Yapılan araştırmalar, kampanyalar aracılığıyla okula devam eden Kürt öğrencilerin okulun ilerleyen yıllarında Kürt olmaktan utanç duyduklarını, Kürtçeyi kurtulmaları gereken bir yük olarak algıladıklarını, kendi ailelerinden utandıklarını ve onların geri kalmış insanlar olduğunu düşündüklerini gösteriyor.

Kürtçe ve toplumsal cinsiyet

* Yoksulluk ya da dini çekinceler nedeniyle Kürt aileler okula göndermek konusunda çocukları arasında tercih yapmak zorunda kaldıklarında bu genelde oğlan çocukların lehine sonuçlanıyor.

* Kürtçe’nin ağırlıklı konuşulduğu bölgelerde kız çocuklarının okula başlamadan önce Türkçe öğrenebilme fırsatı oğlan çocuklarınkinden daha az olması, okulda onlar için dezavantaj oluyor. Ancak kız çocuklarının görece daha hızlı bir şekilde anadillerinden kopabildikleri gözlemleniyor.

* Kürt kız çocuklarının oğlan çocuklardan daha çok türkçe’ye sarılıp Kürtçe’den uzaklaşması dıştan gelen dayatma (ancak Türkçe öğrenilirse kamusal alanda meşru bir yer vaadi) ve içten gelen baskı (ayrımcılık ve erkeklere bağımlılık: örneğin ‘Baba Beni Okula Gönder’ kampanyasının bunu çağrıştıracak şekilde adlandırılması) olmak üzere iki temel nedene bağlanabilir.

* Dıştan gelen dayatma ve içten gelen baskı, özellikle göç etmiş veya zorla yerinden edilmiş Kürt ailelerinden olan kız çocukları ve kadınlar arasında çok daha şiddetli yaşanıyor.

* Tüm bunlardan dolayı okula başlayan kız öğrenciler ya Kürtçeyi unutup aksansız Türkçe konuşmaya özen gösteriyor ya da dersleri izleyecek kadar Türkçe öğrenemedikleri, okulda uğradıkları çeşitli ayrımcılık ve şiddete karşı güçlü bir direnç gösteremedikleri veya ailelerinden destek göremedikleri için okulu terk etmek zorunda kalıyor.

Cinsiyet ayrımcılığının önlenmesinde çokdilli eğitimin rolü

* Araştırmalara göre kız çocukları,  kendilerine sunulan eğitim dilini kullanabildikleri zaman okula devam ediyor.

* Kız çocukları, anadillerinin kullanıldığı ve çokdilli eğitim veren okullarda sadece temel okur-yazarlık eğitimi almakla yetinmeyip eğitim süreçlerinden ciddi bir şekilde faydalanabiliyor. Bu da okula hevesle devam etmelerini, çocuklarının başarısını gören ailelerin ise onlara destek olmasını sağlıyor.

* Eğitimde anadilleri kullanılan toplulukların çocuklarının okulda tacize uğrama riskinin daha az olduğunu düşünmesi ve onları gönül rahatlığıyla okula göndermesi de önemli bir etken.

* Çocuklarının anadillerini konuşan öğretmenler tarafından eğitilecek olması ve bu öğretmenlerin söz konusu bölgenin halkından olma ihtimali, bu öğretmenlere daha fazla güven duyulmasını sağlıyor.

Çözüm önerileri

* Toplumsal cinsiyet ve anadili konulu kapsamlı araştırmalar yapılmalı.

* Toplumsal cinsiyete duyarlı anadili temelli çokdilli eğitim anlayışı benimsenmesi söz konusu ayrımcılıkları ortadan kaldırır.

* Türkiye’deki mevcut çalışmalarda sıklıkla izlenen yöntem olan teknik bir şekilde “kızların eğitimini engelleyen öğeler” ve “çözümler” yaklaşımından ziyade, Kürt çocuklarının, özelde ise kız çocuklarının tekli, türdeş bir grup olarak düşünülmediği, bunun yerine tüm farklılık ve zıtlıklarıyla birlikte ele alındığı, diğer bir deyişle çoklu kimliklerinin göz ardı edilmediği yaklaşımlar benimsenmeli.

* Salt “fırsat eşitliği” kavramı üzerinden çokdilli eğitim talebinde bulunulmamalı, farklılıkları gözeterek sonuçların eşitliği ön plana çıkarılmalı. (ÇT)

Metin kaynağı: bianet.org